BÖLÜM 1
Sesi ilk duyan Jackstraw olmuştu ama kimse ona inanmamıştı. Odamın eksilerde bir derecede olması ve ayağımın donması beni ölüm korkusu ile kapladı. Telsizcimiz Joss’u da yanımıza aldık. Dondurucu soğuktan korunmak için üçümüzde her türlü kıyafeti üst üste giyinip kar maskelerimizi takarak istasyondan dışarı çıktık.
O gece buzlar çok inceydi ve çatlamışlardı. Ciğerlerimizi soğuk hava doldurmuştu ve rüzgar tahminlerimizden daha şiddetlice esmekteydi. Yolcu uçağı 2 km ötede olmasına rağmen gereğinden daha alçak uçmaktaydı.
Aklıma havanın eksi 60 derece oluşu ve uçak kazası ile yolcuların durumu geldiğinde içim kötü oldu. Uçak tam bir daire yapıp alçalmaya devam ediyordu. Tehlikeli bir hızla uçuyor gibi gözüküyordu. Uçak iniş takımlarını açmıştı. Köpekleri kızağa bağlayarak bulabildiğim kadar kıyafet, battaniye, uyku tulumu almak üzere istasyona geri döndüm. Uçak kuzeydeki buzul tepelerine çarpmak üzereydi.
Uçak sağır edici bir gürültüyle düştü. Kar fırtınasından ötürü direkleri ve 400 metrelik halatımızı kullanarak ilerledik. Yoksa kaybolmamız içten bile değildi.
Düşen uçağa bir an önce varmak için tüm gücümüzle koşmaya başlamıştık. Çünkü uçağın içinde hapsolmuş insanlar 5 dakikada donarak ölebilirlerdi.
BÖLÜM 2
Uçakta yangın olmadığı gibi gövde ve kuyruk kısmı da sağlamdı. İngiliz havayollarına ait uçağın kuzey kutup dairesinde işi neydi? Çünkü normal rotası buradan geçmemekteydi. Kontrol kabini parçalanmıştı. Jackstraw’ın yardımıyla kırık camdan içeri girdim. Peşimden Jackstraw da girdi. İçerde ölüler vardı.
Kapıya yakın bir adamı canlı bulduk. Ana kısımda sadece 9 yolcu vardı. Rahip kıyafetli birisini daha bulduk. 55 yaşında bıyıklı subay tipli bir adam ve Yahudi vardı. Uçağın arka kısmında 17 yaşında omzundan yaralanmış bir kız bulmuştuk.
Ağır yaralı adamı istasyona bırakıp tıbbi aletleri alarak geri döndük. Döndüğümüzde uçağın iç sıcaklığı 15 derece daha düşmüştü. Hostesi yaralı bulduk. Tedavi etmek istediğimde benim doktor olduğuma inanmaz ve neler olduğunu sorar. 17 yaşındaki kızın adı Helene’dir(Alman) ve köprücük kemiği kırılmıştır. Yaşlı bayan ise ünlü aktris Marie LeGarde’dir. Dış dünya ile tek bağlantımız olan uçağın RCA( Radio Corporation of America) telsizi bozulmuş bir şekilde zemindeydi.
BÖLÜM 3
Öfkeyle bu olaydan kimin sorumlu olduğunu anlamaya çalıştım. Hostes korkuyla hatasını kabul ederken birinin kafasından yaralandığını farkettim. Yaralanan yolcuyla ilgilenirken telsiz konusunu anlamaya çalışıyordum. Bir an kafama dank etti, biz tam olarak neredeydik?
Joss kuzey kutup dairenisinin 640 km kuzeyinde olduğumuzu ve Raykjavik’i 1200 km geçtiğimizi kendinden emin bir sesle söyleyince herkes şok olmuştu, Raykjavikte olmamızı bekliyorlardı.
Herkes içkisini yudumlayıp durumumuzu konuşurken yolculara baktım teker teker. Hepsi de burayla son derece uyumsuz görüntü sergileyen insanlardı. Fiyakalı giysileri içindeki insanların burada en beklenmedik misafirler olduğunu düşünüyordum.
Tanışmamız gerektiğini düşündüğümden önce kendimi, Peter Mason, sonra görev arkadaşım Jackstraw’ı tanıttım. Jackstraw muhtemelen kurtuluşumuzu borçlu olacağımız insandı ve yeryüzünde Grönland hakkında yaşayan herkesten daha fazla şey biliyordu.
Karşı taraftan Marie LeGarde’yi tanıttığımda insanlar şaşkınlıkla dönüp ona baktı. Yanındaki adam Nick Corazzini, İskoçya’da yeni bir traktör şirketi girişiminde bulunmak üzereydi. Bu iyiydi çünkü dışarıda çalıştırması gerçekten zor olan traktör konusunda işe yarayabilirdi.
Sıra Smallwood’daydı. O da Londra’ya dini bir toplantı için gidiyordu. Onun yanında Solly Levin New York’tandı ve yanındaki Jhonny Zagero’nun menajeriydi. Zagero dünya çapında başarılı bir boksördü.
Diğer bayan Dansby-Gregg sosyete ünlülerindendi ve hizmetçisiyle oturuyordu. Geriye beyaz saçlı adam senatör Brewster ve yahudi olan Theodore Mahler kalmıştı.
Ardından bir soru seli başladı. Kaptan rotanın dışına bu kadar neden çıkmıştı? Neden çarpışma için önceden anons yapılmamıştı?
Gerçek cevabı onlara açıklamadım, ama Joss birşeyler gizlediğimi farketmişti. Yaralı adama döndüm. Hostes onun için endişeleniyordu. Bir hastanede olsak durumu çok daha iyi olurdu ama bu koşullarda ne kadar dayanabileceğini kestiremiyordum.
Hostese kazadan önce uykuya dalmış olabileceğini ifade ettiğimde çok kırılmış göründü. Ya çok iyi rol yapıyordu ya da gerçekten birşey bilmiyordu.
Uyku düzenini ayarladıktan sonra Joss’la istasyonun dışına çıkıp konuşmaya başladık. İkimize de garip gelen şeyler vardı. Joss’a yolcuların uyutulmuş olabileceğinden bu yüzden kimsenin kaza hakkında bir şey bilmemesi ihtimalinden bahsettim. Ve telsiz kırıldığında ona en yakın duran Margaret Ross’du…
BÖLÜM 4
Uyurken çok üşümüştüm. Jackstraw ise çoktan kalkmıştı bile. Yılın bu zamanlarında güneşi günde 2 saat görüyorduk. Dışarısı eksi 48 derece idi. Marie dün gecekinden 10 yıl daha yaşlı gözükmekteydi. Marie ile Mrs. Dansby-Gregg dün gece hakkında konuşurlar. Bende bu sırada Helene’i fazla hareket etmemesi için uyardım.
Hostes Margeret Ross, telsiz görevlisinin birkaç saattir yanlarında ölü olarak yattığını anlayınca korkutucu bir şekilde çığlık atar. Zagero’ya beynindeki iç kanamadan ötürü telsizcinin öldüğünü söyledikten şüphelerim artmaya başlar.
Çünkü gerçekte telsizciyi birisi boğarak öldürmüştür. Karların arasına telsizciyi gömdükten sonra Revelend Smallwood konuşma yapar. Margeret Ross’un yolculara ilaç verip telsizi bozduğu gibi bunu yaptığından da adım gibi emindim.
Herkesi toplayarak içinde bulunduğumuz durum hakkında bilgilendirdim. 13 kişiye ancak 5 gün yetecek kadar yemeğimizin kaldığını ve erzağın ise 3 hafta sonra geleceğini söyledim.
Corazzini ise iyi hava şartlarında kar traktörümüzle 1 haftada karı yararak sahile ulaşmayı teklif etti. Fakat yeterli yiyeceğimiz olmadığından reddettim.
Bu sefer de traktördeki telsizden iletişim kurmayı teklif etti. Fakat telsizin en iyi ihtimalle 160 km menzili vardı. Oysa arkadaşlarımız 320 km ötedeydi. Kimyager Hillcrest(diğer istasyonun sorumlusu) telsizlerin çalışmamasından hiç endişe etmezdi.
Kar aracını hazırlayıp yarın yola çıkmaya karar vermiştim. Joss hariç hepimiz gidecektik. Ancak yola çıkmadan önce uçağa uğrayıp eşyaları almalıydık.
Corazzini bozuk telsizi alıp Margaretı yarası yüzünden çağırdı. Sırtına bakınca şoka girdim çünkü çok ciddi bir kesik vardı. Uçağa girip tekrar incelediğimde boğuşma izleri, koyu lekeler ve mavi renkli kıyafet parçası buldum, telsizciye silah doğruluttuğu için yardım çağrısında bulunamadığını düşündüm. Hostesin sırtını kesen metal parçayı da az sonra bulmuştum.
Soğuktan dolayı beynim yavaş çalışsa da kaptanın cesedini araştırdığımda sırtından vurulduğunu anladım. Albay Harrisonun cesedini incelediğimde de kurşun yarasına rastladım. Oturduğu koltuğun arka tarafında silahı bularak tereddüt etmeden aldım. Cüzdanından çıkan belgelere göz atıp aldım, okumak için havamda olmasam da New Jerseydeki tren kazasıyla ilgili dökümanlar, 2 ay önceki New York tribüne gazetesinin kopyasını buldum . Önemli olduklarını düşündüğümden aldım. Tam o sırada terkedilmiş uçağın ön tarafından sesler gelmeye başladı.
BÖLÜM 5
Hostesin uçakta olduğunu düşünüyordum. Korkum vahşi bir öfkeye dönüşmüştü, saklandığım yerden çıkarak silahı ateşlemeye çalıştım. Fakat silah boş olduğundan ateş almadı ve karanlık bir figür pencereden atlayarak kaçmaya başladı.
Peşinden gitsem de karda hiçbir şey göremiyordum. Geri dönmek için kullandığım işaret çubuklarını ve ipi bulamadım. Şimdi anlamıştım katilin planını; beni öldürmesi birçok aptal soruyu beraberinde getirecekti ancak karda kaybolmam daha zekice bir hamleydi. İstasyona geri dönüşü bulmaktansa şiddetini arttıran kar fırtınasında uçağa geri döndüm. Çünkü fenerimin de pili bitmişti, yönümü de bulamayacaktım Fakat 400 m ötede telsiz direğini gördüğümde o yöne doğru yavaşça ve adımlarımı sayarak gittim. Ölüme çok yaklaşmış olsam da istasyona vardığımda keyfime diyecek yoktu.
Margaret ve LeGarde’nin ağzını aradım ve Jossla tenhada birisinin beni öldürmeye çalıştığını söylediğimde Joss da patlayıcıların karıştığını söyledi. Margaretla erzak almaya uçağa gittiğimizde pencereden girmemesini taklit olarak algıladım ve yolculara ilaç vermesinden telsizciye kadar tüm herşeyi söylediğimde beni delilikle suçladı. Kaptan pilotun vurularak öldürüldüğünü gösterdiğimde Margaret bayıldı. 3 maymunu oynayamıyordu. Tüm bunları yapacak mental ve fiziki güce sahip değildi. Jimmy(telsiz operatörü) ve kaptan pilot Johnsonı öldürenler aynı kişi olamazdı. Öyleyse istasyondaki 9 kişiden 2si acımasız katillerdi.
Hostes nişan yüzüğü üstüne bana katil olmadığına yemin etti. Hostese aşık olmaya başlamak benim en iyi anım olamazdı fakat duygular uygun anları beklemeliydi. Birbirimize sarılmıştık…
Evlendikten 3 ay sonra eşimi trafik kazasında kaybettiğimden beri, yani 4 yıldır, hiçbir kadını düşünmemiştim. İşim gereği, insanlıktan ve kadınlardan uzakta, duyguların ölü olduğu bu yerde birden içimdekiler birden canlanıvermişti. Benden ayrıldı ve özür diledi, istasyona geri döndük…
BÖLÜM 6
Biz döndüğümüzde Jackstraw ve diğerleri traktörü henüz çalıştırabilmişlerdi. Jackstraw traktörle Uplavnik’e gitmekten bahsettiğimde şüpheli yaklaştı fikrime.
Teker teker bütün ihtimalleri kafamdan geçirdim. LeGarde hariç hepsiyle ilgili şüphelerim vardı. Jackstraw’u tüfeğiyle birlikte içeri aldım . Herkesten ellerini yukarı kaldırmasını istedim.,
Harrison’dan aldığım silahla uzaklaşırken senatör ilk tepki veren oldu. Jackstraw senatörün az önce oturduğu yere ateş edince odada ki herkes ciddiyetimizi anladı. Herkese olanları, gerçekleri kanıtlarıyla açıkladım. Ve 2 katilden silahlarını teslim etmelerini istedim. Joss herkesi tek tek arasa da kimseden silah çıkmadı…
Birden dışarıda gökyüzünde bir renk cümbüşü oluşmaya başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ateşi net bir şekilde gördüm. Çok geçmeden petrol tankları patladı… Kaptan ve Harrison’ın kanıt olan cesetleri de yangınla beraber gitmişlerdi. Ayrıca bu olay birisinin depomuzdan patlayıcı çaldığını gösteriyordu…
Yangın için yapabileceğimiz birşey yoktu. Akşam yemeğinden sonra Jackstraw ve Joss ile havanın yolculuk için elverişli olduğuna karar verdik. Joss her ne kadar bizimle gelmek istese de arkada birini bırakmalıydık. Ayrılırken ikimiz de bir daha birbirimizi görüp göremeyeceğimizi merak ediyorduk.
Yolculuğun ilk 30 kmsi kolaydı. Önceki yolculuklarda yerleştirdiğimiz bayraklar yolumuzu bulmamıza yardım etti. Ama bayraklardan sonra işimiz pusulaya kalmıştı. Yolculuk esnasında arkadaki gruba yanımda etrafı gözlemleyecek birisine ihtiyacım olduğunu söyleyip Mahlerden bana eşlik etmesini istedim. Sadece konuşmasını istiyordum ve o da fazla beklemeden hayat hikayesini anlatmaya başladı. Sürgünler ve dini zorluklarla geçen hayat hikayesi acıklıydı, ama tek kelimesine bile inanmamıştım.
Onunla özel olarak konuşacağımı söyleyip kenara çektim ve silahımı ona doğrultarak silahını bana vermesini söyledim.
BÖLÜM 7
Mahlerin üstünü aradığımda silahını bulamadım. Ama şekeri onun çaldığını biliyordum. Nitekim yanında sadece bir avuç şeker vardı ve bavulunun aranması fikri onu korkutmuştu.
Joss şekerin çalınmış olduğundan bahsedince yüzündeki ifadeyi görmüştüm. Kahve içerken bir ara kahvesini tatmış ve içindeki yoğun şekeri farketmiştim. Mahler diğerlerinin önünde damgalanmak istemiyordu bu yüzden diyabet hastası olduğunu ve bu şekeri hastalığı yüzünden çaldığını itiraf etti.
Yolda daha fazla oyalanamazdık. Acele etmemiz gerekiyordu çünkü Mahler için ne özel yemeğimiz ne de insülin iğnemiz vardı.
Katil kendini göstermeden önce ufak bir ihtimal de olsa Uplavnikle iletişime geçebileceğimizi umuyordum. Ama kutup ışıkları görünmüştü ve bu da radyo dalgaları iletişimini kötü etkiliyordu. Bu durumu yanlışlıkla Zageroya söyleyince kendimi çok aptal hissettim.
27 saat aralıksız yolculuktan sonra biraz mola vermeye karar verdik. Margaret ı yanıma çekip konuştum ve uçakta yemek servisinden sonra kahve ikram edilmeden önce erkekler tuvaletinde ufak bir yangın çıkmıştı. Katiller o esnada yolcuların yemeklerine uyku ilacı koymuş olmalıydı. Ve yemek saatini önceden soran sadece iki kişi vardı; Bayan Dansby-Gregg ve Bay Zagero.
BÖLÜM 8
Eksi 56 derece daha önce hiç yaşamadığım bir soğuktu. 2,5 saate traktörü ancak çalıştırabilmiştik. Bir yandan da bıkmadan usanmadan Joss’la bağlantı kurmaya çalışıyorduk. Buna inancım o kadar azdı ki başardığımızda neredeyse telsizi elimden düşürüyordum. Joss telsizde Kaptan Hillcrest olduğunu da söyleyince daha rahat konuşabilmek için telsizi de alıp uzağa gittik.
Kaptan geri dönmemizi istiyor yeterince erzak ve koruma olduğunu söylüyordu. Uçağın kaybolduğunu öğrenen Amerikan ve İngiliz hükümetleri arkamızdan arama ekipleri göndermişti. Ancak geri dönmemiz sadece katilin harekete geçmesi demekti… Ve bunu riske atamazdım. Bunun yerine onların bizim peşimizden gelmelerini istedim.
Tekrar yollara düştük. -58 derecede yaşam savaşı veriyorduk ve herkes isyan bayrağını çekmişti. Bay Smallwood hariç, o sakince kitabını okuyordu.
Bir süre sonra tekrar telsizle konuşmak için traktörden indiğimde arkamda bir ses duydum. Geriye döndüğümde ise çok geçti. Kafamda beyaz ışıklar uçuşurken orada kolaylıkla ölebileceğimi düşünüyordum…
Jackstraw’un sesiyle kendime geldiğimde beynimin ciddi yara almış olabileceğinden korktum ama sadece yaramdan sızan kan kafamda donmuştu ve görüşümü engelliyordu. Başımı sararken farkettim ki Harrisondan aldığım makale kayıptı. Fazla beklemeden tekrar Hillcrestle iletişime geçtik. Hava yollarından hala birşey öğrenememişlerdi ve dünden bu yana sadece 13 km ilerleyebilmişlerdi. Çünkü biri petrolün içine çalınan şekerleri dökmüştü bu yüzden de petrol işe yaramaz durumdaydı…
BÖLÜM 9
Eksi 34 derece Bayan LeGarde ve Bay Mahlere hiç yardımcı olmuyordu. Aniden Corazzanı arkamdan koşup hizmetçi Helenenin mağaraya düştüğünü söyleyince gidip mağaraya baktım. Jackstraw da arkasından atlamıştı ama bu onun kolunu kırmasına sebep olmuştu. Şimdi ikisi de aşağıda mahsurdular.
Ne yapacağımı düşünüp dururken traktöre geri döndüm ve cevabı buldum. Her zaman acil durumlar için kalas bulundururduk arabada, herkesin ağırlığını taşıyabilecek kalaslardı bunlar. Bunlardan iki tanesini alıp mağaranın başına gittim. Ama bunu yaparken silahımı traktörde bıraktığımı tamamen unutmuştum.
Kalasları mağaranın ağzına dayayıp belime ip bağladım ve kendimi bıraktım boşluğa; Jackstraw ve Helenenin yanına inene kadar. İpi Helenenin beline bağlayıp çekmelerini istedim ama duyduğum çığlıkla yukarı bakınca Corazzininin bıraktığım silahı aldığını gördüm. Öfkeden kudurmuştum, Corazzani arkasından yaklaşan Smallwoodu farketmişti ve hiç beklemeden silahın kabzasıyla geçirdi.
Corazzaniden kalasları tekmelemesini beklerken omzumda hissettiğim iple şaşırdım. Bizi dışarı çektiklerinde Corazzaniden hesap sordum ama yaptığı şey mantıklıydı. Helene düşmemiş, itilmişti. Ve benim ilk şüphelendiğim insan Jackstraw oldu çünkü kolu kırılmamış sadece yerinden çıkmıştı. Ve yüzünde acıdan eser yoktu.
Vindeby Nunataks’ın kalanını başka bir sorun olmadan geçmiştik. Her zaman yaptığı gibi yemek yapmaya giden Margaret kısa süre sonra yemeklerin yerinde olmadığını söyleyerek geldi. Geri gidip tekrar baktığımızda hostesin gerçekten de haklı olduğunu gördüm.
Tekrar herkesin yanına döndük. Herkese durumu açıkladıktan sonra Jackstraw Zageronun başına tüfeğini dayadı ve çantasını istedi. Zagero çantasının anahtarlarını kaybettiği bahanesini öne sürdü. Corazziniden çnce Zageroyu ardından Levini aramasını istedim. Zageronun anahtarları Levinin üstünden çıkmıştı.
Zageronun çantasını açtığımızdaysa 3 konserve yemek vardı. bunun üzerine Levin ve Zageroyu ön tarafa yolladım. bir süre sonra tekrar telsizle iletişime geçtik. Bu sefer herkesin konuşmayı duymasına izin verdim ve Hillcreste iki katili yakaladığımızı söyledim .Bir yandan Hillcrestle konuşurken aklıma Mahlerin yağ fabrikasında çalıştığını hatırladım ve ona şekerli petrolü nasıl damıtacağımızı sordum.
İçine sadece su koymak gerektiğini, şekerin petrolde değil suda çözüleceğini öğrenmiş olmak Hillcrestin çok işine yarayacaktı. Mahler ihtiyacımız olmayan petrolü neden arkada bırakmadığımızı sorunca daha ne kadar aptalca hatalar yapabileceğimi düşündüm.
BÖLÜM 10
Yolculuk devam ederken Hillcrestle iletişime geçtik. Çok gizli bilgilere ulaşmışlardı. Bütün bu olanların tek sebebi üzerince çok çalışılmış olan bir telsizdi. O telsiz bizimle bir yerde olmalıydı. Eğer onu bulursak…
Ama konuşmanın sonunu duyamadım. Zagero birden atlamış bana vurmak üzere olan Corazziniyi yere sermişti. Zagero Corazziniden düşen silah alıp bana attı. Zageroyla neler olduğunu anlamaya çalışırken ensemden aldığım bir darbeyle öne yığıldım ve silah tekrar kaybettim.
Bu sefer ki Smallwooddu. Corazzini kendine gelmiş ayağa kalkıyordu. Smallwood silahı alnıma dayayarak yarım kalan telsiz konuşmasını uslu bir şekilde bitirmemi emretti. Tek yapabildiğim telsizi kapatırken Mayday! diye seslenişimdi.
Smallwood o kelimenin anlamı konusunda üstüme gelmeye başlarken Margaret bana birşey olmasından korktuğu için itiraf etti. Dünyanın her yanında yardım anlamına gelen bu kelimenin benim ufak yardım çığlığım olduğunu açıkladı.
Tam olarak yerimizi bilmelerine ihtiyaçları vardı. Corazzini traktörün torpido gözünden haritanın yanında o çok özel telsizi çıkartırken Smallwood benden yerimizi öğrenmeye çalışıyordu. Bunun için de Margaretı kullandı.
Kangalak buzuluna 100 km uzaklıktaydık. Hepimiz arkada kendimize ne olacağını düşünürken traktör yine yola koyulmuştu. Bir ara Jackstraw cebinden bir cüzdan çıkararak Corazziniye ait olduğunu , yere yığıldığında cebinden düşürdüğünü ama henüz farketmediğini söyledi.
Alıp içini karıştırdığımda Harrisondan aldığım gazete küpürünü buldum. New Jerseydeki olayın bu insanlarla bir ilgisi olduğunu o an fakettim. Hepimiz ufak ayrıntıları şimdi bir araya getirebiliyorduk. Sonra bir ara Zagero bizden sakladığı gerçeği bize itiraf etti. Aslında Levin onun babasıydı ama müsabakalar gereği aralarında yakın ilişki bulunan kişilerle menajer ilişkisi kurulamıyordu.
Öğlenden sonra saat 5 civarı traktör durdu ve Smallwood arka tarafa gelip hepimizi dışarı atmaya başladı. En azından yemek ya da çadır istedim ama dinlememişti bile. Levin bir anda ayaklarını hareket ettiremediğini söylemeye başladı. Bunun üzerine Smallwood onu Heleneyle takas etmeye karar verdi.
Ancak tam Heleneyi indirip Levinin geri alırken traktöre Helene Smallwoodun üstüne atlayıp tırnaklarını adama sapladı. Smallwood düşünmeden silahını çekip Heleneye ateş ederken Dansby-Gregg silahın önüne atladı ve sırtının tam arkasından yaralanıp yere düştü. Ve bizi yanımızda ölmek üzere olan bir kadın ve şeker hastası bir adamla karın ortasında bırakıvermişlerdi.
BÖLÜM 11
O gece yaşadıklarımızı hiç unutmayacaktım. Kar aracından sonra kaç saat yürümüştük Allah bilir. Zaman kavramımızı tamamen yitirmiştik.
Öfke ve korku üzerimize çöreklenmişti, fırtına hızını arttırıyordu. Kangalak buzuluna doğru ufak adımlarla dahi ilerleyemiyorduk. Zagero Mahleri ve Jackstraw Heleneyi taşıyordu, ben de LeGardeyi taşıyordum. Brewster çabucak tükenmişti. Corazzini ve Smallwoodu geride bırakmıştık, baltoların(kızağı çeken köpekler) eşliğinde gidiyorduk.
Baygınları kızağa yerleştirdiğimizde senatörü kaybettiğimizi farkettik ama nitekim yine baltoların sayesinde bulduk. Fırtınadan kurtulmak için karın altına çadırlar kurduk. Mahlerin en fazla 12 saati kalmıştı. Helene yaşama yetisini kaybetmiş gibiydi, LeGardenin ise bilinci kapanmıştı. Zageronun elleri donmuştu, tekrar dövüşemeyecekti.
8 saat bekledikten sonra fırtına dinince tekrar yola koyulduk. Tam o sırada kızakta bulunan ve kimyasal deneylerde ve hava tahminlerinde kullandığımız fişekleri kullanmak aklıma geldi. 2 işaret fişeğinin hem Zageronun babası hem de sahildeki gemiler ve uçaklar tarafından görüleceğini umarak ateşledim. Kısa sürede yardım çağrımıza cevap geldi.
20 dk sonra Hillcrestin son model kar aracı geldi ve sıcak konforlu araca bindik. Mahlerin insülin iğnesi de yoldaydı. Hillcreste dilim döndüğü kadar başımızdan geçenleri anlattım.
Katilleri yarık tarafından tuzak kurup avlama taraftarıydım. Aksi halde Margaret ve Levini acımasızca öldüreceklerdi. Sahilde bayraksız bir balıkçı teknesi gördüğümde SOS’e telsizden adamlarımıza haber verip sahile gitmesini söyledim.
Corazzini ve Smallwoodun kar traktörünün geldiğini duyup pusuya yattık. Fakat buzulun uzak kısmından geçtikleri için silahlarımızın menzilinde değillerdi.
BÖLÜM 12
Umutsuzca yeni bir plan yapmaya karar verdim. Son ana kadar rehineleri tutacaklardı. Füze mekanizması umrumda değildi, bizim adamlarımız daha iyisini 6 ayda yapabilirlerdi. Ama Zagero benimle aynı fikirde değildi.
O sırada Joss tekneyi bombalamak üzere 5 uçağın hazır olduğunu söyledi. Hep beraber Corazzininin hızlıca kullandığı traktörün motoruna ateş etmeye başladık. Corazzini aracı durdurduğu sırada Levin elleri bağlı olmasına rağmen Corazziniye saldırdı. Corazzini Levini vurmak üzereyken üstüne atladım ama geç kalmıştım. Babası yere yığılan Zagero deli gibi Corazziniye saldırmaya başladı.
Smallwood ise Margaretı koz olarak elinde tutmuştu, dediklerini tek tek yaptırmaya başladı ve kızı sol kolundan tutarak vurdu. Bunun üzerine biz de silahlarımızı attık. Smallwood Zageroya ateş etti ama ıskaladı. 3 kurşunu kalmıştı, balıkçı teknesinden inen adamlar bize ulaşmak üzereydi.
Telsizi ve Margaretı da alıp gidecekti ki uçakları bizim çağırdığımızı ve bu tepeden aşağı inene ateş edeceklerini söyledim. Deniz piyadelerini görünce Margaretla kaçmaya başladı. Peşinden atladığımda kolumdan vurulduğumu hissettim. Araç artık kontrolden çıkmıştı.
Jackstraw ile traktörü takip ediyorduk ki uçaklar balıkçı teknesine ateş açmaya başladı. Smallwoodda kontolü yitirerek Margaretla bir mağaraya düştü. Bu sefer Margaretı kullanarak kaçmak için benden yardım istemeye başladı. Acele etmeliydim çünkü buzulun hareket edip yarığı kapatması an meselesiydi.
Yarığa girerek Smallwoodun üstüne atladım. Onunla birlikte düşerek onu hareketsiz hale getirdim. Bu sırada Margaretı da alıp yarıktan son anda çıktık çünkü buzullar yarığı kapatmaktaydı. Son gördüğüm şey Smallwoodun yardım dileyişiydi, halatları kafasına fırlatarak oradan ayrıldık.
By Emre ZORLU
süpersiniz çok teşekkürler ödevden kurtuldum 😀
çok çok çok teşekkürler !! 🙂
kolay gelsin, rica ederim..
mükemmel olmuş ger.ekten çok teşekkürleeer
sonu super ya halatları kafasına atıp oradan uzaklastık 😀
Ben iytede okuyorum. Ne bok emmi hayat. ZAAAA XDXD
İngilizcesi yok mu özetin?